Komorebi: Yaralarımızdan Sızan Işık

Ormanda yürürken, ağaçların arasından süzülen ışık huzmelerine dikkat ettiniz mi hiç? Japonların buna verdiği bir isim var: Komorebi. Güneş ışığının yaprakların arasından geçerek toprağa düştüğü o büyülü an. Işık, yolunu bulmak için engelleri aşar, yaprakların kıvrımlarına dokunur, dalların arasından süzülerek yere ulaşır. Tıpkı ruhumuzdaki yarıklar gibi. Bir insan kırıldığında, bazen içindeki ışık da kaybolmuş gibi hisseder. Ama gerçek şu ki, tıpkı komorebi gibi, ışık her zaman bir yol bulur. Bazen en büyük yaralarımız, içimizdeki ışığın sızabileceği tek çatlaklardır.

İnsan hayatı, hatıraların ve kayıpların oluşturduğu bir ormandır. Hepimiz zamanla bazı dallarımızı kırar, bazen fırtınaya yakalanır, bazen de bir yaprak gibi yere düşeriz. Ama kırılmak, yok olmak anlamına gelmez. Aksine, geçmişimizde bıraktığımız her yara, yeni bir ışık huzmesi için bir açıklık yaratır. Acılarımızı reddetmek, onları saklamaya çalışmak nafiledir. Onları kabul etmek, hatta onların içinden geçen ışığı görmek gerekir. Çünkü insanın gerçek güzelliği, hiçbir zaman kusursuz olmaktan gelmez. O güzellik, zamanın ve deneyimlerin içimizde açtığı yaralardan süzülen ışıkta saklıdır.

Belki de komorebi, yalnızca doğanın bir oyunu değil, insan ruhunun da en derin hakikatlerinden biridir. Geçmişten gelen yaralarımız, ışığın içimize işlemesi için bırakılmış boşluklardır. Bir gün geri dönüp baktığımızda, en karanlık anlarımızın bile içinden geçen ışığı görebiliriz. Ve o ışık, en sonunda bizi olduğumuz kişi yapan şeydir. Kendi ormanımızda yolumuzu bulurken, hatırlamamız gereken tek şey belki de budur: Işık her zaman bir yolunu bulur.